vodafoneun engellilerle ilgili olan reklamı, onlara farklı açılardan baktığımızda filan diyordu.

Yok hayır,o da değil.Teşekkürler öneri için ama :)

"star yaratma çabaları, ulaşılmazlık yaratalım bir şey sansınlar" olarak algıladım ben. öyledir diye de düşünüyorum.

bildiğim kadarıyla yediğimiz tavuk yumurtaları horozsuz ve döllenmemiş, vejetaryenler de ona güvenip yiyorlar hatta.

tavuklar her daim yımırtlıyor, eğer horoz tavuğu düdüklerse yımırtalar cüvcüv oluyör.

@cool pich, 22 yaşındayım, cidden yeni öğrendim lan bunu. vay amk :o ben hep s.kişiyolar sanıyodum.

bi dk yaw yamuluyoda olabilirim :) araştırıyorum hemen.

edit: tabi len ne horozu
yumurta ve tavuk çiftliklerinde yumurtadan eğer horoz cıkarsa öldürülüyor.

bu konu davık mı yımırtadan, yımırta mı davıktan hesabına döndü :))

@deeperdown o kismi kismen dogru aslinda... horozlar durmadan is uzerindedirler...

yapmalarina gerek yok ama cok afedersiniz,horoz bulurlarsa fena sikisiyolar. oyle boyle degil, valla uyuyamadik butun gece.

hiç erkek görmemiş dişi muhabbet kuşum belli bir dönem epey yumurtlamıştı. tavuk da yumurtlar horozsuz.

Benim de yalniz kanaryam yumurtladi, ondan sordum. Sonra kirip yedi yumurtayi.

koy yumurtasini bir kaba kirarsaniz cogunun icende spermi baya baya gorursunuz... ben mesela iyyyk der, ayiklarim... tabi koc yumurtasini afiyetle yiyebiliyorken yumurtadakini ayiklamak ne kadar mantikli, sonucta mide bu kisiden kisiye degisiyor...

dünyada iyiye giden tek bir şey göstersinler kolaysa, yok çünkü öyle bi şey, yok!

Türkiye örneğine dönün. Eskiden bir memur ailesi haftada en az bir defa et yerken, emeklilik ikramiyesiyle İstanbul'un en güzel semtinde güzel bir ev alabilirken, kafası çalışanlar toplumda saygı görürken (öğretmenlere ve akademisyenlere acıyan gözlerle bakılmazken) şimdiki durumun daha iyi olduğunu savunsunlar :)

al şu yazıdan kendi sorunu kendin çıkar

www.edebiyatdefteri.com

öncelikle eğer karşınızdakiler çok donanımlı değilse avantajlı olmuşussunuz.
dünyada ki kanser olaylarının artmasından girip,küresel ısınma balonuna atlayabilir oradan da dünya açlık sorunana değinip zafere ulaşabilirsiniz.

tabi karşınızdaki kişiler münazara yeteneğine sahipse olayları kişisel yönlere çekip karşılık verebilirler.

Ek olarak, nükleer enerji kötüdür anlamında bir şeyi savunur duruma düşmeyin, düzgün ve bilimsel argümanlarla anında çökertirler sizi oradan yakalarlarsa. Akıllılarsa oraya çalışmışlardır.

Dünya yaşlanıyor. İnsanlar içine ediyor. Bununla ilgili sorular sorabilirsiniz. Doğa yok olmak üzere.

C. Sinan Sağıroğlu mode on

"Madem dünya iyiye gidiyor, neden o zaman 'devir kötü kolla g.tü' diye bi laf var? ha? sen bana bunun cevabını ver?" şeklinde atarlan, çirkefe yat.

bunu sormuştun ve güzelcene cevaplamıştım daha önce, ama tik atmamışsın, teessüf ederim :)

(git: 232464)

sahibinden.

bana sat kullanımı kolaysa ve fiyatta anlaşırsak?

enerjisi var.

göreceli

yakışıklı değil ama sempatik. şaka lan şaka. yok öyle bişi pek?

bişında teşhiri olsa biri basardım.

karizma diyelim

armut kafalı, kelimsi ve gözleri pörtlek.
muhtemelen para ve güç sahibi olduğu için çekici geliyordur size.

karizmatik adam.
çekemeyenler b.k atıp duracak tabii.

o değil de nasıl dava açılıyor böyle bir şeye, ispatı nedir ki, şahit midir merak ettim şimdi.

@divit, o zaman nefsi mudafa da suc sayilsin.

basit. birisi sizin saatinizi çaldı diyelim ki. siz de onu dövdünüz. burada iki farklı eylem var. ikisi de hukuka aykırı. ikisi de cezalandırılmayı gerektiriyor. ama yerine göre birinin önce yapılması - uygun şartlar varsa - diğerine haksız biçimde zemin hazırlıyorsa ceza indirimine gidilebilir. örnekse birinin size hakaret etmesinin ardından siz de o kişiye sinirlenip tokat atarsanız bu bir indirim sebebidir.

" Haksız fiil nedeniyle veya karşılıklı hakaret
TCK Madde 129- (1) Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir."
Hakaret suçu için öngörülen cezanın alt sınırı 3 ay. Burda hakimin yukarıdaki maddeye göre bu cezayı 1 aya indirmesi veya hiç ceza vermemesi gerekirdi. Kadının mağduru olduğu cinsel saldırı suçunun haksızlığının fazlalığı göz önünde bulundurularak kadın hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmeliydi. Bu bakımdan mahkeme kararı hatalı.

kimseye yaptıklarından dolayı hakaret etme hakkınız yoktur. hırsız, katil, sapık ne olursa olsun. o kişiye mesela radyoda tv'de veya internet ortamında "şerefsiz" dediğinizde ceza alırsınız.

ha bir de gazete bilgisiyle yola çıkmamak lazım.

ek: gazetede bilgi olmaz zaten de, gazetenin verdiği malumatla demek istedim.

Mantık bunun şurasında; yasaları devlet koyar, vatandaşları "Türk milleti adına" ayağına, devlet yargılar. Devlet başka ne yapar? Bizi öldürür, sakat bırakır, malımızı çalar, hayatımızı çalar, zamanımızı çalar. Devlet devletti, şimdi ne oldu? Katil, gaspçı, hırsız vs. Bildiğin eşkıya yani... E eşkıya da eşkıyayı koruyor elbet! Çünkü sistem sürekli kendini koruma yönünde işleyecek tabii. Bugün eşkıyayı kollamazsan, yarın sen nasıl eşkıyalık yapacaksın?

(Çok dolmuşum bu konuda be!)

bana takılabilirsin istanbuldaysan.

Joe Henderson'dan Blue Bossa'yı dinleyin, iyi gelebilir.

piiz

mutsuzluğunun nedeni ne

ikincilerin hiç bir zaman şansı olmaz ama genede +1 lord henry extended edition diyorum.

illinoisairship.tumblr.com

:(hiç birini de bulamadım şarkıların yolladıgınız videolarını bulsamda acılmıyor üüüü

böyle günlerde, sığınılacak liman vazifesi gören 2 şarkıyı gururla takdim ederim.

www.dailymotion.com
www.dailymotion.com

@ edgenabby
1 işten cıktım:(
2 parasız kaldım:(
3 hep hayal kırıklıgı yasıyorum artık:(
4 hiç bişeyi basaramamıs gibi hissediyorum:(
5 sadece aglamak istiyorum
6 umudumu yitirdim

@ ornette ,@ crue(videolar çalışmadı hata verdi bana) dinliyemedim bulamadım nette ondan yorum yapamıyorum

gül gibi depresyonun olmuş senin güle güle kullan. alışırsın..

eğer mutsuzluğunun sebebi gerçekten yoksa, düşündüğünde "bunları takıyor olamam heralde" diyorsan, bir psikiyatra git, anksiyete bozukluğun olabilir. (googledan bakın uyuyor mu size)

:)

@akalmor belki hayatımda eksiklik halı saha macıydı ama malesef ne ankaradayım ne top oynamayı biliyorum ne de otuz yas ustuyum:/

Kumdan bir kale düşünün. Çevresine güzel su kanalları yapmış, hendekler kazmışsınız.

Yalnız öyle bir yere inşa etmişsiniz ki kalenizi, dalgalar güçlendikçe önce su kanalları doluyor, sonra heybetli surlarınız tuzlu suyun ellerinde giderek erimeye başlıyor.

Sizse elinizde küçük plastik kovanız, sahilden topladığınız kuru kumlarla surları onarmaya çalışıyorsunuz. Yaptığınız yamalar, bir sonraki dalganın darbesiyle çirkin şekiller almaya başlıyor.

Küçük plastik kovanızla habire koşturup duruyorsunuz. Kan, ter ve panik içinde!..

O kadar odaklanmışsınız ki “onarmaya”, bu yıkımın artık sizin kontrolünüzde olmadığını göremiyorsunuz.

Oysa bir dursanız, durup da yukarıdan baksanız kaleye, çamur haline gelmiş surlara ve dalgalara; onarmaya harcadığınız sürede yepyeni bir kale inşa edilebileceğini göreceksiniz. Denizin biraz ötesinde, yeni bir başlangıç yapabileceksiniz.

Yaşam da birçoğumuz için böyle geçip gidiyor.

Katlanamadığımız bir işimiz, sevmediğimiz bir çalışma ortamımız ya da gururumuzu inciten bir yöneticimiz oluyor bazen.

“Alışmaya” çalışıyoruz. İncinen yerlerimize her gün küçük yamalar dikiyoruz.

Ertesi gün sökülüyor yamalarımız, yara bere içinde, delik deşik, yorgun argın dönüyoruz evlerimize. “İşimi sevmiyorum ama dayanmak zorundayım!” diyoruz. Her şeyi bırakıp düşlerimizin peşinden gitmek, bir lüksmüş, şımarıklıkmış gibi görünüyor gözümüze. Öyle ki utanıyoruz da bazen, gitme düşlerimizden!

Parasal anlamda risk alalım ya da almayalım; “Çevrem ne der? Yıllardır çalışıp aldığım terfilerim ne olur?” kaygılarımız, hırslarımızdan ve profesyonel (!) değerlerimizden vazgeçemeyişimiz ve daha birçok neden bile bizi yeni başlangıçlardan alıkoyabiliyor.

Aynı durum ilişkiler için de, bitmiş ama süregelen evlilikler için de, hani o hep gidip yerleşmek istediğimiz huzur dolu sahil kasabası için de geçerli; değil mi?

Bazen bir şeyi onarmak için, önce tamamen yıkmak gerekmez mi?

Hayatınızdaki bazı kumdan kaleler, denize karışmayı çoktan hak etmedi mi?

(alıntı yaptım. bana ait değil bu yazı. kime ait olduğu altta yazıyore)
Yazar : Deniz Yalım Kadıoğlu

Ben genelde C.tesi akşamı Beyoğlu senin Nişantaşı benim takılırım. Bu hafta da -bazıları beni ekse de- arkadaşlarımla öyle yaptım. Oh çok iyi geldi. Eve de yeni geldim.

@ daglien güzelmis yazı

bir zamanlar içinde bulunduğum ama şimdi kıçımla güldüğüm durumdaymışsın. insan olgunlaştıkça ben bunlara mı üzülüyormuşum bunlara mı daralıyormuşum diyeceksin. o yüzden önemseme bunları. sevdiğin şeyleri yap. ev güvercini al besle en azından.

sanırım sana yardım edebilirim

@ 386 dx nasıl?

cnn türk de mfö var. kafanız dağılır.

ya spor ya alkol.

evet her ne kadar birbirinin tam tersi iki şey gibi gözükse de bana böyle dibe vurduğum durumlarda - çok sık dibe vuruyorum ben, ya da nadiren dipten çıkıyorum diyeyim - bu ikiliden birin deniyorum ya da ikisini birden - basket oynayıp sora içiyorum, ehe -
hayet de iyi geliyor.

tüm cevapları değerlendirdim ve kendimi yemeğe verdim saolun=)

suç ve ceza

beyaz geceler ya da yeraltından notlar

yeraltından notlar, suç ve ceza, karamazov kardeşler. sırasıyla git.

ilk defa budala ile başla sonra suç ve cezayı oku.

ilk önce hafif bir dozda alayım diyorsan beyaz geceler'i oku sonra suç ve ceza, ama ben ilk önce suç ve cezayı sonra beyaz geceleri oku derim.

bu ikisini okumadan dostoyevski'yi tanıyamazsın zaten.

edit: ikisini okursan tanırsın anlamında bir şey demek olmuyor söylemek istediğim: suç ve ceza'yı okumayan, dostoyevski'nin bütün kitaplarını okusa da, onun hakkında bir çok ayrıntıyı kaçırmış olur, bunun yanında beyaz geceler'de ise genel kullanımından tamamen ( muhteşem tasvirleri hariç) farklı bir dil ve anlatım kullanmış o da okumaya değer.

budala okuduğum en sürükleyici "klasik"tir, "yeraltından notlar" ise okuduğum en iyi kitaplardandır. dolayısıyla dostoyevski'ye giriş için bu ikisi idealdir diye düşünmekteyim.

cevirilerini okumadım ama bence karamazov kardeşler veya kumarbaz'la başlayabilirsin. yeraltından notlar'ın iyi bir başlangıç olacağını düşünmüyorum.

yeraltından notlar. ayrıca dostoyevski okumak için üç yayınevi vardır. iletişim, iş bankası ve can. bu üçü dışına çıkmayın. özellikle adı sanı duyulmamış yayınevlerinin çevirilerinden okumayın. zaten o yayınevlerinin tamamına yakını başka çevirileri alıp sözcükleri anlamdaşlarıyla değiştirip öyle yayımlıyorlar.

yeraltından notlar kesinlikle.diğer kitaplarını özümsemek daha kolay oluyor yeraltından notlar'ı hazımsadıktan sonra.

yayınevi olarakta kesinlikle iletişim.

tesekkur ederim herkese. 6 farkli kitap yazilmis. yeraltindan notlar ile baslayayim bari, sonra da diger 5'ini okurum.

yayinevi tavsiyeleri icin de ayrica tesekkur ederim. :)

yeraltından notlar iyi seçim. yazarın psikolojisini anladıktan sonra diğerlerini anlamak daha kolay oluyor. devamında ölüler evinden anılar. bu arada karamazov kardeşler'de çok fazla isim var ))

yeraltından notlar ağır doz olabilir yalnız. ben suç ve ceza diyorum :)

bi arkadaşım yer altından notlarla başladıktan sonra çok sıkıntı çekmişti. kitabı bitirmek bile istemiyordu. onun yerine karamazov kardeşlerle başlasan daha güzel olur. okuduğum en güzel kitaptır zaten.

yarisina geldim yeraltindan notlarin. yarin falan bitiririm heralde :)

sen boşver bırak yine de suç ve cezaya başla :)

(bkz: otostopcunun galaksi rehberi)

karikatür kitapları olabilir, yiğit özgürün, umut sarıkayanın. hatta umut sarıkayanın benim de söyleyeceklerim kitapları da var.

okumadıysan cem şancı'nın kitapları da iş görebilir. deli gibi güldürmez ama eğlendirir hem de askerlik gibi bol testosteronlu bir ortamda daha bir gideri vardır :D

I hope they serve beer in hell'in turkcesi varsa kesin o.

(bkz: kalemimin sapını gülle donattım) gözünden yaş gelmezse paran iade. fransadaki ehliyet mevzusuna hala gülüyorum...

sçzlük kurallarına aykırı bir şey yok. hakaret ya da özel hayatı ifşa olmadığı sürece hukuki olarak da sakıncası olduğunu sanmıyorum, neticede bir sürü insan hakkında entry var sözlükte.

baktım entrylerinize, gayet normaller

temsilden 15 gün önce, saat 9-9,5'ta satışa çıkıyor. Eğer 15 gün öncesi haftasonuna denk geliyorsa pazartesi açılıyor.

hiçkimse bilmese bile bu durumun vicdanımda vereceği rahatsızlık yakamı bırakmayacağından istemem.

insan öldürmek hoşuma gidiyor.

isterim elbet.

isterdim, istiyorum.

sonu gelmez ki bunun. çözüm değil yani, vicdani boyutunu geçtim.

burda öldürürdüm diyenlerin %92.63'ünün de kimseyi öldürebileceğini düşünmüyorum.
birini öldürebilmek için ya gerçek anlamda hasta olmak lazım (öyle çılgınım, çok acayibim gibi değil de gerçek anlamda psikolojik bozukluklar) ya da çok muhtaç, çaresiz durumda kalmak lazım. öldürebileceğinizi düşündüğünüz kişi size çok kötülükler yapmış olsa da birini öldürmek çok zor bişey olsa gerek.
ha öyle bi istek oluşabilir tabi ama sonuç olarak çok büyük oranda gerçekleştirilemezdi, her ne kadar kimsenin haberi olmayacak vs. olsa bile.

karıncayı bile incitemem :)

kim istemez ki?

%7.37'deyim.

öbür taraftada da cezalandırılmayacağımı bilsem hitler 2 olabilirdim.

öldürmek kolay, öldürmekten sonra yaşamak zor. cCcRaskolnikov ReyizcCc

Hayatımda 2 kişiden gerçekten nefret ettim. birisi müdürüm.
evire çevire dövmek isterdim kendisini. ama öldüremem. bence ölse dünya bir şey kaybetmez ama çocuğu var neticede. tabii yaşama hakkının dokunulmazlığına inancım bu kararımın temel sebebi.

asla, acırım

ailemden birine zarar vermiş veya verebilecek potansiyele sahip tehdit unsuru birine acımam.
kimseyi öldürmek istemem.

öldürmeyi deliler gibi isterim fakat son anda cayarım sanırım.

Ölmek için yalvarana kadar işkence yaparım.

aklimin ucundan bile gecmez

çok afedersiniz ama .mına bile korum. kıtır kıtır keserim valla.

kesinlikle öldürmezdim, ama beni çok kızdırdıysa, çok gıcık biriyse, kimsenin sevmediği çok kötü biriyse döverim. hepinizi döverim nihaha

6 kişi kalınan çift katlı ranza tipi çoğu.20 30 tl fazla verilip de 4 kişi tekli ranzalar olan yurtlar da var.ama bu söyleneni hiç duymadım olsa a birkaç yerdedir.

hadi ordan diyorum. anadolu'daki kyk'larda 12 kişilik yurt odaları var be.

kuzenim yurtta (kyk) kalıyor, 4 kişiler, ranza değil, birbirinden bağımsız yatak. her birinin çalışma masası var. ayrıca da odalarında tuvalet ve banyo var yepyeni. (ankara-gölbaşı)

bu durum yeni yapılan yurtlar için geçerlidir. ondan "artık" denilebilir.
yeni yurtlarda baza,tv, çalışma masası,ütü vs gibi donanımların yanı sıra banyo tuvalet de odaya dahil.bir kısmı yüksek ücretli olarak geçiyor onlar da 15-20 lira daha pahalı.120 lira civarı.

Manisanın erkek yurdunda kalanlar 8 kişiyle kalıyorlar :D

tum takılarını yatmadan once cıkar. sabah kalkınca yanına bisey almadan sadece elbiseyle cık git. ev anahtarı bozuk para vs guvenlik kontrolunde giris bekgeni tuttugun elinin icinde havada tutarsın girince de odadaki masanın ustune goz onunde bırakırsın. sınav esnasında anahtarını dahi bulsalar sıkıntı cıkarabilirler.

kpss sınavından biliyorum, kağıt mendil vardı yanımda ve onun yüzünden içeri almadılar, attım çöpe. keza kalem, sigara çakmak, silgi, telefon hatta cüzdan bile, bunlar da kabul değil. yine kpss de ösym tarafından iki kalem, bi kalem traş, bi silgi, 3tane mntollü olips ve bi adet kağıt mendil verilmişti paket içinde. sanırım ales için de bunlar geçerlidir.

daha ayrıntılı bilgi vericek kimse yok mu? bu sınava giden insanlar yanlarına telefon almıyorlar heralde onu kabul ettik ama cüzdan da taşımadığımızı düşünelim paralarını nereye koyuyorlar? giysimizin içine soksak olur mu?
girerken adamın üzerini ne şekilde arıyorlar? soycak halleri yok ya?? anlatmak isteyen olursa seve seve dinlerim.

Sınavda görevliyim, bize verilen yeni direktiflere göre metal hiç bir şeyi içeri alamıyoruz. OSYM dedektör gönderiyor, dedektörle kontrol sırasında öten her şeyi bırakmanız isteniyor, bozuk para, anahtar, takılar bunların arasında. Kağıt para tabi ki serbest, cebinize koyarsınız, ama kalem-silgi yasak. Çakmak da yasak, attırırlar bulurlarsa. Nüfus cüzdanı dışında kimlik kabul edilmiyor.

Not: Kuralların saçmalığının biz de farkındayız ama fikrimizi soran yok, başımız derde girmesin diye uyguluyoruz, üstümüze gelmeyin :)

valla kesinllikle su getir, ben içeride veriyorlar diye su getirmedim 1-2 hafta önce kpds de susuz kaldım 3 saat..

minik bir çantanın içinde kağıt para, ales belgesi, kimlik kartı, hap olunca da mı almıyorlar?

evet ben 3 saat su içmessem ölürüm, su da mı yasak sayın görevli???

www.sorubak.com

cheapsmells.com internet
rossmann mağaza.

bazen strawberrynet daha ucuz olabiliyor..

markafoni veya limango gibi siteleri takip ederseniz sık sık, farklı markaların parfümleri baya indirimli çıkabiliyor. tavsiye ederim.

markafoni, limango gibi mağazaları parfümde önermiyorum. çünkü mağazalardan daha pahalı satıyorlar.

www.parfumsepeti.com.tr söyle bi site buldum diğer yerlerde en ucuz 100 lira oolan parfuma 49 demişler orjinal değil sanırım?

bir ateist olarak, ölümden sonraki sonsuz işkence çok komik geliyor bana. hem kendin istediğin gibi yarat, hem allah ne dilerse o olur de, sonra da sonsuza kadar yak. sebebi filan yok, baştan aşağıya uydurma. düşünmeye alışmamış ki insanlık. muhammet devlet kuran bir adam. güç peşinde koşan bir adam. ortadoğu kültürünü de arkasına almış, yapmış yapacağını.

dini kitaplar ne diyor bilmiyorum ama benim inandığım tanrı soba odunu olarak kullanmıyor yarattıklarını. hele ki sonsuza kadar.

daha çok nasihat eden, kul hakkı konusunda ara buluculuk yapıp helalleştiren bir mahalle abisi gibi. sonra da uslu uslu oynamamızı söyleyecek öbür tarafta.

tanısanız siz de inanırsınız bak cidden:)

bakın burada atladığımız bir nokta var genelde. evet, imansızlar cehennemde yanacaktır sonsuza dek, fakat imansızlıktan kasıt sadece allah'a inanmamak değil, onun emrettiği hiç emri yerine getirmemek, iyi bir insan olmamanın ötesinde kötü bir insan olmaktır. yani örnek vermek gerekirse, aziz nesin ateistti fakat bu onu tanrının affetmeyeceği anlamına gelmez.

@bryan fury ben de buna yakın şeyler söylemeye çalışmıştım. eğer allah'ın ve kutsal dinlerin gerçekliğini kabul ederek konuşacaksak, cennetin anahtarı kurallara tamamen uymakta değil. sevaplarınız hesaplanırken belli bir formül yok, bunu diyorum işte. iyi olan insan bir şekilde mükafatını alır bunun. eğer ki hepsi hikayeyse zaten sonsuz cehennem diye birşey yoktur. var olduğunu farz ederek anlatıyoruz.

böylesine ciddi bir konuyu bence kendi çabalarınla kendi iç dünyanda ve okuyarak araştırmalısın

sonsuza kadar kimse ne cehenemde yanıcak nede cennette zevk sürecek diye bişi yok herkes keşkelerinin azabını cektikten sonra bir olucak tek olucak gene

insanın kaderinin baştan çizilmesi konusu, sadece islamiyete özgü değil, pek çok antik kültürde var.

biraz dinler tarihi okuyunca görüyorsunuz ki, her yeni din, bir öncekinin iyi yanlarını almış, eksik kaldığı yerleri kapamaya çalışmış, sürekli bir gelişim var.

yani, kadim "insan kaderini değiştiremez" düsturu islama da geçmiş. islam ceza ve ödül olarak cennet ve cehennem vaad etmiş. ikisi birleşmiş, olay budur.

1000 sene sonra, başkaları, "eski kültürlerde insanın ebediyete kadar cayır cayır yanacağına" inanıyorlarmış, diyecekler. bekle ve gör...

iyide senin 1000 sene ömrün olsa da sen yine inanmıcaktın...onun sinyalini sen veriyosun zaten..+ "hem istediğin gibi yarat" diyen arkadaşa..yaratmış ama akıl vermiş fikir vermiş..bulan nasıl buluyo..hristiyan doğup müslüman olan var..e bu adamdan senin bi farkın olacak elbet..yaw bu ezan niye okunuyo ..bu insanlar deli mi niye oruç tutuyo diye kafa yormazsan ..hesabını sorarlar..demezlermi sen doktor olmuşsun avukat olmuşssun mühendis olmuşsun tüccar olmuşsun her boka kafan çalışıyo bu din işlerine niye kafa yormadın demezlermi..derler derler..

ben de uzun süre kafa yordum, araştırdım, şu sonuçlara vardım:
kader allah ın insanların hareketlerine karar vermesi değil, zaman kavramı olmadıgı için onları bilmesidir..insanlar hareketlerinden sorumludur.. kuranda bahsedilen cehennem tehditleri kime yönelik:
ihsaneliacik.org
ayrıca ateistlerin cehennemlik olması da aslında inanmamalarından değil allah ın emirlerini beğenmemelerindendir.. çoğu ateist inanmadıgından değil, dini beğenmediğinden dolayı ateisttir..bu da onu şeytanınkine benzer bir konuma sokar.. sözlükte çoğu konuda fikirlerini çok beğendiğim bazı ateistlerin kuranla ilgili entrylerini okudugumda büyük ölçüde kuran ve dini begenmedikleri için ateist oldukları sonucuna vardım..kuran kafalarına göre bir kitap olsaydı tanrı istedikleri gibi olsaydı büyük çoğunlugu ateist olmazdı..burda insan aklını tanrı aklının üstüne koyma, yani kibir de vardır.. ve kibir ve isyan cehennemlik olmak için yeterlidir..

Dindar biri olarak cevap veriyorum. Allah Kuran'da insanlara dünyada (1)kendisine iman eden, (2)onun emir ve yasaklarını uygulayan ve (3)salih amel işleyenleri cennetine alacağını bildirir. Bu üç şart vardır yani. Allah'a inanmayan biri, zina da yapmıyor olsa prensip gereği, içki de içmiyor olsa, herkese de iyi davranan bir adam olsa da farketmeyecek durum; cennete girme olasılığı yok. Çünkü şöyle bir örnek verilir bu durumlarda genellikle. Ben bir öğretmenim, sistemimde görünen öğrenciler var o sınıfa kayıt yaptırmış olanlar, dolayısıyla sınav dahilince puanlandırmayı onlarla birlikte yapacağım. Benim sınıfımda olmayan biri, sınav sorularının tamamını da çözse eline karne vermem gibi bir şey söz konusu olmuyor. O yüzden de inanmayan kişiler, çok iyi insanlar olsalar da, kurandaki yasaklara kendi gerekçeleriyle uysalar da cennete gidemeyecekler.

Sonlu-sonsuz bir zamandan bahsetmişsiniz, Kuranda ayetlerin bazıları muhkem, bazıları ise müteşabihtir. Cennet cehennem de müteşabih ayetlerle anlatılır. Bunun sebebi ise insan beyninin bir şeyi anlayabilmesi için o şeyden çift olması gerektiği ile ilgilidir. Eşya zıttı ile kaimdir. Yani alçağı anlamak için yüksek denen şeyi de bilmemiz gerekmektedir. Kuranda "sizler anlayasınız diye allah her şeyi çift yarattı" der. Ancak öteki dünya denilen şey bir "bilinmez"dir, eşi benzeri yoktur. Dolayısıyla cennet ve cehennem (ahiret) İyi ve kötü kavramları kullanılarak bizlere anlatılmaya çalışılmıştır.
Sonsuz azap denilen şey, dünya benzetmeleriyle bize cehennemin ne kadar korkunç bir yer olduğunu açıklamak için kullanılmıştır, biz sakınalım korkalım diye. Gerçekte sonsuz mu, olay nedir? tam olarak bilemiyoruz.

Allah "bir"dir (tek, çift olmayan). Dolayısıyla onu, verdiği hükümleri anlamamız bu beynin çalışması için gereken çiftlik kuralına ters düşmektedir. Verilen hükümleri mantıkla anlamaya çalışmak zaten bu işi yokuşa süren, hatalı bir durumdur. Allah'a bu yüzden "kesin" olarak inanılmaz, iman edilir. Şayet mantığın anlayacağı kadar somut olsaydı, cennete de cehenneme de sınava da gerek kalmayacaktı.

zihinsel engelliler bildiim kadarı ile arafa gidicekler

tanrı çok adil olduğu için.

(bkz: ateist/@kamera motor)

(bkz: kükürtlü sabun)

Rahatlayın önce, rahatlamazsanız sivilcelerinizin geçmesi uzun sürer.

bir de oynamayın ellemeyin. gözenek kapatıcı tipte makyaj ürünleri ve krem kullanmayın.

bak ablacım. yok stress'ten uzak dur , yok bilmemne yeme , yok şunu sür geçiyomuş , yok beykoz balık pazarından dişi kalkan balığının pulları falan bunları unut. sivilce öyle kolay geçecek bir problem değildir.

roaccutane adlı ilacı bir cildiyeciye zorla , cebren ve hile ile yazdırtacaksın. 6 ay aralıksız kullanacaksın. bu 6 aylık dönem kolay olmayacak elbet üzüleceğiz, mutlaka bir iz bırakacak ama 6 ay sonunda bebek götü kadar pürüzsüz bir cilde sahip olacaksın.
tecrübe ile sabittir.

acnelyse kullanımını bilmeyenler için çok tehlikeli bir ilaçtır. tırnağının ucu kadar alıp lekeli bölgeye süreceksin. yoğurt gibi bocalarsan iki günde kocaman kimyasal yanık sahibi olursn. ve sürdükten sonra kesinlikle güneşe çıkmaman lazım. cildinden temizleyip o şekilde güneş ışığına çık. senelrce sivilce problemiyle uğraştm,eğer sivilcelerin hala sivilce ise acnelyse yaraya dönüştürür. acnelyse sivilce için değil izler için bir ilaç. sivilceleri geçirmek için haricen, benzamycin ya da isotrexin verir doktor genelde. 3 haftada baya yararını görürsün.

5-6 sivilcen varsa sakın roaccutane gibi tehlikeli ve yan etkileri çok ciddi bir ilacı kullanma. dermatoloğa danış buraya danışmak yerine. ama ben sana neutrogena nın akneli ciltler için olan turuncu kalıp sabununu ve aknilox jel %4 lüğü önerebilirim. cildini bu sabunlar yıkadıktan sonra sadece sivilceli bölgeye akniloxu sür sabah akşam. çok kuruyan bölgelere de yağsız nemlendirici kullan. iyi gelecektir. lekeler için ise çay ağacı özlü sabunlar işe yarıyor. ama uzun vadede. kapatıcı kullanırsın saklarsın dert değil.

verdiğiniz tavsiyeler ve bilgiler için çok sağolun dostlar.
dikkatli davranıcam acnelyse konusunda öyle çok uğraşmicam da ...
düşündükçe daha da çoğalıyolar bunu farkettim. zaten normal bi cildim var ilk defa böyle bişey başıma geldi.. ilk kötü sivilce deneyimim oldu... umarım en yakın zamanda lekeler yok olur

kükürtlü sabunla yatmadan önce ve sabah kalkınca yüzünü yıka ayrıca yatarken gül suyuyla yüzünü sil. doktorunun tavsiyelerine harfiyen uy eger gerek duyarsa ek tedaviler yapar sna zaten. kafana takma çünkü geçiyo eninde sonunda. ayrıca yüzündeki sivilceleri sıkma. siyah noktalarında varsa eğer onlarda sıkma çünkü iltihap yapıp sivilceye dönüşüyorlar.

Doktorunuza sorsaydınız keşke. Ben de gömülü çektirdim şişik bir vaziyette yatıyorum. Tavsiyem ağrı kesici için, yemek olarak da çorbayı için zaten dişinize değen bir şey olmaz. Ama doktora sorun neden böyle olduğunu.

Operasyondan etkilenmişsin..
Var mı dikiş yerlerinde bir apselenme vb. durum?
Eğer yok ise çorbanı iç bence.
Hatta yayla çorbası çok iyi seçim.
Merrak etme. Çorbanı iç ve yat..

İLk ameliyatım değil, 1i normal, biri ete, diğeri de kemiğe gömülü 3 ameliyat daha geçirdim ama, bu seferki bir başka ağrıyor. Apselenme durumunu ben nasıl anlayabilirim ki? İçiyim çorbamı.

Antibiyotikte nadir görülse de mide bulantısı görülüyormuş. Yarım kepçe içtiğim çorbayı ve daha fazlasını da kustum az önce. Kusarken dikişlerim patlamamıştır değil mi?

Evet en iyisi uyuyayım, teşekkür ediyorum.

1- geçen sene bedavam var diye özel bir diş hastanesinde yaptırdım. 30 dk kadar sürmemiştir. sigara içmediğim için ve dişlerimi fırçaladığım için çok bir şey değişmedi. hatta yapan diş hekimi de aynen bunu dedi. hiç ağrı sızı öncesinde sonrasında bir rahatsızlık olmadı. sadece 1 gün boyunca lan dişlerimin arasında boşluklar varmış ne güzel diye dolaşıyorsun. ha sigara vs varsa kalın bir tabaka kaplıysa dişine hassasiyet olabilir.

1. Ben Ankara Ünivesitesinde yaptırmıştım, yarım saat sürdü mü sürmedi mi hatırlamıyorum ancak memnun kalmıştım. hassasiyet olmadı. Dişin durumuna göre de süre uzayabilir diye düşünüyorum, dişlerde zaten hassasiyet problemi varsa o ortaya çıkmış olabilir o kişilerde, ben gayet memnundum. Hatta gidip bir kere daha yaptırayım epey oldu.

1- bence gittiğiniz hastane ve doktorla ilgili biraz, yani sonuçta diş taşı temizliğini aynı aletle yapıyorlar. yarım saat diş taşı temizliği yaptırılıyorsa bence ağızda diş değil kaya vardır. yani ne kadar uzun sürüyorsa o kadar iyi oluyor diye bir şey yok bence. diş taşı temizliği yaptırdıktan sonra bir süre hassasiyet oluyor orası doğru fakat kısa sürede geçiyor. yani o kadar abartılacak bir şey değil. hiç özelde yaptırmadığım için bilmiyorum, eğer temizlendikten sonra hassasiyeti önlemek için özel bir şey yapıyorlarsa bilmiyorum tabi. iki kere hastanede temizletmiş biri olarak ikisinde de memnum kaldım ki memnun kalmamak mümkün değil zaten o taşlardan kurtulduktan sonra bir ferahlık geliyor insana.

2-Üniversitede jinekoloğa olacağınız muayene sonrası eve herhangi bir bildirimde bulunulmaz. İçiniz o konuda rahat olsun.

Bence yapılan kişinin diş taşı durumuyla ilgili. Kimisinde çok kimisinde az peoblem vardır, standart bir şey söylemek anlamsız olabilir. Düzenli yaptırınca süre de azalıyor çünkü çok taş olmuyor, sonrasında da rahatlama oluyor.

1- diş taşı zaten dişin kendisi değil, temizleyemediğiniz zımbırtılar. düzgün bir diş hekimine gittiğinizde; sonrasında hassasiyet olmuyor, diş de incelmiyor. diş taşlarınızı temizletmediğiniz zaman da diş etlerinizde problemler yaşayacak, ileri evrelerde dişinizi bile kaybedebileceksiniz.

2- gelmiyorlar. hasta/doktor gizliliği esas.

2- dogru adres vermek zorunda degilsiniz.

yalvarırım bu yaş grubu kız çocukları için üretilen o simli,parlak makyaj malzemesi setlerinden almayın. bence en güzeli ilgisini çekebilecek bir kitap veya film.

www.enucuzoyuncak.com

kız çocukları her daim böyle şeyleri sever

cok guzel tuylu pembeli membeli bi hatira defteri olabilir..ben yegenime almistim winxmiydi neydi bole barbie benzeri bi bebek vardi defterin ustunde..cok mutlu olmustu..

bir muzik dukkanindan hediye ceki. fiyat araligini belirlersiniz.
enstrumanini kendi secsin.

Şirin bir kolye ucu. Çok pahalı da değiller.

barbie alın. barbie'yle oynamayan kız çocuğu görmedim duymadım

ayakkabı veya çanta forever.

güzel bir kolye mesela..

barbie hiç tercih etme. güzel bi elbise felan al LCW'den :P

10-12 yaşındaki çocuklar sandığınız kadar çocuk değiller, bebekten hoşlanacaklarını sanmıyorum. Daha gençkızlığa adım şeyleri alabilirsiniz.
*Kitap olarak bilim kitapları var eğlenceli, saftirik serisi gibi kitapları gördüğüm kadarıyla beğeniyorlar...
* Oyun olabilir Jenga tarzı, o da hoşlarına gidiyor, odalarında bulunması filan...
* Accessories ve türevlerinde çok şık ilk genç kızlık çağları için takılar var, oda aksesuarları var.
* Dergi aboneliği de olabilir.
* Karaoke seti olabilir Miley Cyrusvari şeyler...
* Cici kızsa HelloKitty'li bir şey hoşuna gidebilir.
* Odasına lamba vs gibi hoş bir şey olabilir, dekoratif.
* Tarz, havalı bir kıyafet olabilir.

Olur işte bir sürü şey.

Kitap alın derim, belki hayatında güzel adımlar atmasını sağlar. 10-12 yaş için uygun kitaplar:
Antoine de Saint Exupery, Küçük Prens.
Çetin Öner, Dünyanın Bütün Kedileri.
Çetin Öner, Gülibik.
Ferenc Molnar, Pal Sokağı Çocukları.
Herman Melville, Moby Dick.
Jules Verne, Denizler Altında 20 Bin Fersah.
Mark Twain, Tom Sawyer.
Muzaffer İzgü'nün kitapları.
Nezihe Meriç, Küçük Bir Kız Tanıyorum On İki Yaşında. (bence bu kitap çok daha anlamlı olur:)

Ben de sormuştum bunu daha önceden bir arkadaşa, bana cevap olarak "Sabri anlatılmaz yaşanır" dedi.

şu yeterli olur sanırım.

videobox.gazetevatan.com

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

img225.imageshack.us
img684.imageshack.us
www.itusozluk.com
www.galatasaray.org
img62.imageshack.us
img688.imageshack.us
img339.imageshack.us
img94.imageshack.us
www.galatasaray.org
www.galatasaray.org
www.galatasaray.org
www.galatasaray.org

"sabri 1984 yılında modern futbola tepki olarak dünyaya geldi."

bende şunu duymuştum, futbol bir din se sabri ateisttir. :)

hahaha, şimdi her şeyi daha iyi anlıyorum, teşekkürler. çocuk heyecanını görüyorum bunda yahu.

yine de fazla üstüne geliyorlar garibimin.

3 hafta önceki ankaragücü maçında -hani şu servet'in sıçıp sıvadığı- oynadığı delikanlı topu gördükten sonra kendisi hakkındaki tüm söz ve düşünceleri geri aldım. isterse çevreyolu'nun üzerinde uçan bütün kuşları tek tek alsın aşağı, gıkımı çıkarırsam adam değilim. en azından adam satmıyor...

ha bir de o kadar agresifliğine rağmen hiç kırmızı kart görmemiş olması da ilginç...

img684.imageshack.us

tek başına bu kare yeterli sanırsam. kafasına bi huni lazım bence.

bi de bobiler e bakın jkdf

www.psikolojidunyasi.com.tr

şu siteye baksanız? belki kendileri sizin için iletişim kurabilirler?

ankara üni. eğitim bil. prof olarak görünüyor ancak üniversitenin web sayfasında kendisi ile ilgili bir bilgi yok. ayrılmış olması kuvvetle muhtemel.

Merhaba,

Üstün Dökmen'in eşi Zehra Dökmen, Ankara Üni. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Psikoloji bölümünde öğretim üyesidir. Odasının telefon numarası 03123103280/1751. Bu numaradan Zehra Dökmen'e ulaşıp, eşine neden ulaşmaya çalıştığınızı kendisine anlatırsanız belki yardımcı olur size. Umarım işinize yarar. İyi şanslar...

Maalesef özel sekreterinin numarasıyla karşılaşıyorum sürekli, ve sekreteri de açmıyor telefonu. Eşinin odasını aradım, maalesef o da odasında yok.

Bildiğim kadarıyla kendisi Çayyolu Irmakkent Sitesi'nde oturuyordu. Rehberden şöyle bir numara buldum, bir de burayı deneyin isterseniz:

0 312 235 93 24

Evinde de kimse yok :))

biraz ayrı kalın, ayrı olarak bir şeyler yapın, birbirinize anlatacak şeyleriniz olur.

10 -15 tane not kağıdı al eline güzel şeyler yaz göreceği yerlere bırak

ama bu söylediğin daha kötü sonuçlarada yol açabilir biliyorsun değil mi?

sabah bi kahvaltı hazırlayıp yatağına götür
rüyamda çok güzel bi kız gördüm de şok olsun
aradan saatler geçince rüyayı tekrar hatırlat
daha sonra taamıyle anlat o kız bi değişime uğradı çirkinleşti içinden daha güzel bi kız olarak sen çıktın de
beraber bi duvar boyayın sokak yada evin duvarı sokağı kimse görmeden boyayın atın kendinizi sokağa sokakta hayat var ;)

monoton olan ilişki değil de yaşadığınız hayat sanki. beraber değişik yerlere gidin, konsere, tiyatroya, bisiklet binmeye, yürüyüş yapmaya, hep gitmediğiniz yerlerde yemek yemeye, çay içmeye, vs. günübirlik geziler yapılabilir. yeni anılar yaratacak şeyler yapın.

Bu tür uğraşılar başladığında bir süre sonra bir taraf "ama hep ben uğraşıyorum ilişkimizi renklendirmek için, sen hiçbir şey yapmıyorsun" der ve film kopar. Bilginize...

Aşağıda bir arkadaşa yazdım, bir kursa başlayabilirsiniz birlikte.

kampa gidin azıcık doğayla iç içe yaşayın. tüm negatif enerjinizi alır toprak. ayrıca macera da olur, çok keyifli çook.

www.eksiduyuru.com böyle bişi yazılmış iki satır aşağıda

değişik mekanlar deneyin
evde vakit geçirin(eğer fazla geçirmiyorsanız), eğlenceli bişiler yapın
birlikte bir kursa başlayın, dans gibi
sık sık görüşmeyin, görüşemeyin.birbirinizi özlemeye fırsat verin.

benim kanaatimce bi ilişki monotonlaştı mı geri döndürmesi çok zor, döndüğünü sanmak da kendini kandırmak..

ilişikiden önce ayrı ayrı bireyler olarak kendi hayatlarınıza renk katın hobiler edinin.

bence çözüm yeni arkadaşlar bulmak, onlarla ortak bişeyler yapmak. tercihen çift arkadaşlarla. hem maliyet de azalmış olur (araba, gezi falan).

yakın yerlere süpriz haftasonu gezileri. bütçeye göre, kıyıköy, sapanca, eskişehir, edirne vs.

Bir kitapçıya girin, ayrılın, 30dk sonra (ya da ne kadar sürecekse) kasada birbirinize birbirinizin hoşlanacağını düşündüğünüz hediyeler almış olarak buluşun. Hem zevkli oluyor hem de birbirinizi ne kadar tanıdığınızı sorguluyorsunuz.

süper şeyler çıktı.

schindler's list.
www.imdb.com

das leben der anderen
www.imdb.com

bunlar çok iyide.
adını sen koy nasıl acaba?

adını sen koy bence güzel değil ağlatmaz. ama başka dilde aşk güzeldir.ben pekala ağladım.

p.s. i love you duruma göre ağlatabilir.

Memoirs of a Geisha (2005)
Tristan + Isolde
Angela's Ashes aşk değil ama ağlatır
kite runner ne ağlamıştım beah, aşk değil

"eternal sunshine the spotless mind"

farkettimki çoğu romantik dram filmlerini izlemişim...

indian love story / Kal ho naa ho Bollywood filmi shahrukh khan& preity zinta

cok güzel acikli bir ask hikayesi ben ilk izledigimde hüngür hüngür agladim makyajim akti yüzüm gözüm dagilmisti :))
her izledigimde aglarim süper bence tabii

nasıl olduysa kimse the notebook dememiş eheh.. ben bir de the fountain derim.. az önce de i love you phillip morris'i izledim, pek bir duygulandım (gerçek hikaye imiş)..

aşk meşk geçiceksin o işleri:
hotaru no haka, budur...

My Sister's Keeper aşk filmi değil ama feci ağlatıyo
www.imdb.com

ghost
www.imdb.com

12ye kadar mı ki?

yarın 28 ekim öğleden sonra resmi tatil

ben de son gun basvurmustum, hayvani bir sira vardi ama cok hizli eridi, cok bir sey yapmiyorsun iceride. bizde ikiser kisi aliyorlardi ve adamlarin eli de cok cabuklasmisti. sizin basvuru yerinizi bilemeyecegim, neticede orada calisan insanlara bagli bir sey, ama moralinizi bozmayin simdiden, yetisme ihtimali cok dusuk degil.

vallahi atakule'den baslayin botanik park > basbakanlik konutu > dis isleri (MIT) konutu > segmenler parki > sonra arjantin caddesinde veya tunali hilmi'de kayfe molasi > bulvar > guven park > bulvardan mithat pasa > hitit gunesi heykeli > abdi ipekci parki > dtcf > (yolun karsisina gecelim) adliye > opera > genclik parki > yukariya dogru I. II. meclis > ankara palas > ataturk meydani [ akman'da boza ] > kaleici washington restoran yemek :) > salalim asagiya anadolu medeniyetleri muzesi > etnografya muzesi > kurtulus parki > sakarya veya yuksel caddesinde dem :P > guvenpark

kalenin taa en tepesine cikmaniz lazim.

ayrica:

(git: 188800)

hamamönü, cermodern. girebiliyorsanız eymir bağ evi

genişledi deyip ürün şikayetinde bulunarak mı değiştireceksiniz? yoksa genişlediğini söylemeden mi?
bence terzide hallettirmek daha kolay olacaktır.

Değiştirirler. Sonuç olarak aynı pantolonda bedenler üzerine oynuyorsunuz sorun olmaz. Farklı ürünler göze batıyor genelde.

fakat genişledi dediğinize göre giyilmiş olduğunu anlıyorum ben? Sanırım o durumda değiştirmezler.

mağazaya gidiyosun ve bana bunun 34ünü verirmisiniz diyorsun. bu kadar. 30 güne kadar süresi var. 30 günden sonra ise bu pantolan bozuldu, genişledi, daraldı, çekti diye değiştirebilirsin.

zara'da sorun olmaz sebep bildirmenize bile gerek yok, ayağımdaki terliği değiştirmeyi önerdi adamlar şikayet ettim diye:)

huzzam'i sevmistim ben. kerbela nasildi? onerir misin?

Geç Kalanlar ve Fosforlu Cevriye'yi mutlaka izleyin.

@ansya kerbela zaman zaman durgunlaşıyor,sıkar gibi yapıyor ama sonra yine kaptırıp gidiyorsun.çok emek verilmiş bir oyun,özellikle ışık sistemi şahaneydi.izlenmeli bence.

bilet bulabilirseniz fosforlu cevriye +1. bir delinin hatıra defteri'ne bilet bulabilen fosforlu cevriye'ye de bulur. sabah saat tam 10:10'da mybilet kasın.

genç osman'ı izleyin, güzel. bu sezon izlediğim tek oyun o. şimdilik izlemek istediklerim (bir delinin hatıra defteri dışındakiler) yaban ve dün gece yolda giderken çok komik bir şey oldu.

bir de operayı deneyin, denemediyseniz.

@sharon and hope öneri??

Bu sene Tosca oynuyor, aida da oynuyor mu bilmiyorum geçen sezon oynamıştı ve çok başarılıydı. İkisine de gidebilirsiniz. geç oldu cevap pardon.

öneri itici gelebilir bence, ben de tanımadığım kimseyi eklemiyordum, tanımadığım kişi önerildiğinde de ekleme talebi göndermiyordum. muhtemelen sizin kız da böyle. bence bir ortam yaratmaya çalışın, canlı gördünüz mü bir de? bir gidin bakın... ortak zevkleriniz var mı? kızın profilinden öğrenin

zor ama; ortak arkadaşınızla bir plan yap. Onunla birlikte bir etkinliğe katıl(beraber değil). O ortak arkadaşınız da gelsin. Ne bilim üniversite gezisi olabilir bak? Kalmalı gezmeli bir gezide bir şekilde samimiyeti kurarsın.
Bırak bu face işlerini.
Eğer kafayı taktıysan ben gezi dahi yapardım lan. Bi şekilde de onunda gelmesini sağlardım.

bu duyuruyu kıza gönder.

e be arkadasim, onceki duyurunda "benim okulda, bulunduğum bölümde genellikle mal adamlar vardır, iki kelimeyi bir araya getiremeyen embesillerle doludur, kız o şapşallarla kesinlikle ilgilenmez, bu yüzden biraz kovalamak istiyorum kızı" demissin ama o dedigin adamlar gibi davranmissin. facebooktan birazcik alimli kizlar gunde kac mesaj aliyor oyle haberin var mi? bir de tavsiye mavsiye gonderip uzerine tuy dikmissin.

cikiver facebook kafasindan. 10 - 0 geriye dusmusun zaten coktan...

kurukafanın da dediği gibi.

faysbuku falan boşvericen en sevimli halini takınıp okulda yanına gidip bi merhaba diyecen. işte ancak o zaman o 2 kelimeyi bir araya getiremeyenlerden farklı olacaksın.

ha gene olmuyor ise yapacak bişey yoktur. aklı başında bir kız ise zorlama ve ısrar ile başarıya ulaşabileceğini sanmıyorum.

istemiyor olabilir mi acaba, neden ki bı ısrar, belki bir düşündüğü var kızın, bir sevgilisi var, üstelik de tanımadığın insanı facebook da eklemek mesaj atmak da neyin nesi, bence iyice stalker moduna geçip kızı baymadan biraz bekleyin zaman geçsin, sonra gidip reelde tanışmaya çalışın.

git bir rus bul seviş siktir et be abi uğraşılmaz ama ilaki olmaz diyorsan. facebook falan olmaz adam gibi cık karşısına konuş belki kendine güvenen erkeklerden hoşlanıyordur.

okul, bölüm ne?

her ne kadar fazla naz aşık usandırıyosa da fazla ısrar da iter karşıdakini.. bence filmlerdeki kadar olmasa da tesadüf gibi görülebilecek karşılaşmalar ayarla hanımkızımızla. ne bileyim, o ortak arkadaşın vasıtasıyla öğrenebileceğin detaylar doğrultusunda tornistandan yaklaşabilirsin mesela. gerisi sana kalmış.

en son bir arkadaşım, katilin yakalandığını ve 300 türk lirası para cezasına çarptırıldığını söyledi. mükafat mı demeliydim!

burdan (duyurudan) biri dövmeye gitti. valla. yonjada adresini mi ne bulmuştu başlık açtı ama silindi :((

ff de ağız burun girişiyolar:

friendfeed.com
friendfeed.com
friendfeed.com
friendfeed.com

Egede Su ürünlerinde okuyormuş, 1.sınıftaymıi. Sanırım yarın dövücekler. Edebiyatçılar toplanıcakmıymış neymiş.

yarın keserler abi bu çocuğu, ülkü ocakları devreye girmesse namerdim. nerde toplumsal sorun, nerde adaletsizlik, haksızlık CcC li arkadaşlarımız orada. yazık oldu çocuğa valla.

dövmekten beter etsinler, sakat bıraksınlar. ne biliyim hapiste yatması lazım bence. ibretlik olsun diye şiddetli ceza vermek lazım böylelerine.

sadece bizzat yapan ceza ödedi, onun yanında duran ve hiçbir şey yapmayanların kimliği de bilinmiyor, herhangi bir ceza yaptırımına da maruz değiller. türkiye'de "hayvanlar" gerçekten korunuyor.

işde böylelerine neden müebbet vermezler kedinin canı yokmu yaaa ha insan ha hayvan aynı şey bence allahın cezasına inş mahkeme açılır ve hapse girer bence kedi öldüren adam insanda öldürür hiç farkı yok...

oncelikle gecmis olsun.

tez ile ilgili elinizde ne varsa toparlayin ve bir calisma takvimi hazirlayin. icinde cikamadigin bir suru durum olabilir. bunlari danismaniniza sormak icin liste halinde not alin. cok uzerinize gelirse ailevi problemleriniz nedeni ile bu durum da oldugunuzu isleri toplarmaya basladiginizi soyleyin (cok uzerine gelmezse bu kisma gerek yok).

yol gostermesini ve yardimci olmasin isteyin. illa ki size uyun boylu kizacak ve nasihat edecektir. karsi cikmadan dinleyin.

danismaniniz olmadan tezi geciremezsiniz. zaten sorudan anladigim kadar ile de kendisi ile bir probleminiz yok. sorun sizin kendi tembelliginizden kaynaklanan bir durum. yuzup yuzup kuyruguna gelmessiniz. keza danismaniniz iyi niyetli bazi danismanlar ogrencilerini hic aramdan olumsuz raporlar yazip ogrencilerinin ilisiklerinin kesilmesine neden olabiliyorlar.

Sadece bu kadar söylediyse tez danışmanınız çok iyi bir insan :)

Çok büyük eşeklik etmişsiniz, kusura bakmayın. Tez danışmanı kendini bazen bir ebeveyn gibi hissedebiliyor, siz de öyle hissedin, bir şey yapmasanız bile sık sık yanına gidin, görünün.

ekleme: peki bırakır mı? bıraksa nolur? atılır mıyım? beni attırır mı yani "çalışmıyor" gerekçesiyle, sonuçta nisana kadar sürem var yani...

+1 helenart ve +1 cosmicstring

ben tezimi tembellikten 2 yıl uzattım. danısmanım bana annelik yapıp itekledi son 1 ayda gece gündüz yazdım.

kendiliğinden olmayacak siz yazacaksınız. uzun kış gecelerinde yazın yazın yazın. vaktiniz çok yeterli ama tüm tezciler bilir ki "aman daha 5 ay var yaa" "aman 4 ay var yaparım yaaa" diye diye aylar geçirilir sonra ortada kalınıverilir.

yapın kurtulun. inanın bir süre sonra yaptığınızdan zevk de alıcaksınız ortaya bilimsel bir çalışma koyuyorsunuz sonucta.


çok çok önemli not: kendi çalışmanızın hazırlanması bir yana TEZ YAZIM TEKNİĞİ denilen ve üniversiteden üniversiteye değişen tekniği hatmedin.

hani şu;

1.1.2 falan diye başlayıp giden yok içerlek alıntı yok kalın yazma yok referans gösterme dizin kaynak vs.

inanın işin en zor kısmı o.

haydi kolay gelsin :)


ekleme: ya neden attırsın düşmanın mı o senin? iyi bir tez öğrencisi iyi bir bilimsel çalışma tez danışmanı için de artıdır. onun da payı var demektir. attırma hakkı olur mu hiç yok artık daha neler? istersen 5 sene verme nedir yani?

ama o iyi biri anladığım kadarıyla. benim arkadaşımın tez danısmanı hiç ilgilenmedi hiç bakmadı arkadasımın çalışmlarına ve tez jürisinde de "ben bilmiyorum bu öğrenciyi yaptıklarına imzamı atmam" dedi. her türlü akademik manyak var ama seninki onlardan değil.

rahat ol :)

Bence sizi bırakacak olsaydı size söylemeden bırakırdı. Hala umut görüyor ki yazıp nerelerdesin diyor. Bundan sonra kampa alın kendinizi. Gerekirse her gün gidin hocanıza. Yüksek lisans teziyse nisana kadar bir şeyler çıkarabilirsiniz. Doktora teziyse doktorayı bırakın zaten bu durumda.

teşekkür ediyorum herkese, bende umut görüyor evet, not ortalamam çok güzel, bölüm 2.siyim bildiğim kadarıyla. Tez aşaması kaldı bir tek. Hayatımda ilk defa çalışamıyorum, geçen sene çok çalışmaktan baygınlık geçirmiştim 1 gün, o günden sonra koy g*tüne rahvan gitsin dedim, ama çok demişim heralde toparlanamadım.
@cosmicstring daha doktoraya var bakalım, öyle olsaydı da bırakmazdım.

bence de bırakmaz. bırakacak kadar sinirlenirlerse kendi kendilerine bırakıp, sonra belki başkasıyla haber gönderiyorlar, "söyle ona bıraktım," şeklinde.
üstelik bıraksa da danışman değiştirme şansınız var, enstitü ile görüşün öyle bir durumda. ama anladığım kadarıyla danışmanınızla birbirinizi seviyorsunuz, sıkı çalışarak gönlünü alın yeter. :)
iyi çalışmalar, kolaylıklar.

not ortalamasını boşverin de....

gerçekten danışmanınız en azından takip edip sizle iletişime geçmiş, bu iyi. sıkı çalışırsanız siz bu tezi yazarsınız. mükemmel olmasına gerek yok. bir de bu tez hem hocanın hem sizin teziniz olmuş oluyor, onun için de yarım yamalak da olsa bitirilmiş bir tez terkedilmiş bir tezden daha iyi.

ama baktı ki sizde umut yok (üniversiteye bağlı herhalde ama) tez sürecinizi sonlandırabilir.

şimdi: önünüzdeki sürecin bir planını yapmalısınız. arkadaşların dediği gibi, bölümler, şu anda hazır olan kısımlar, kısa sürede hazır oalcaklar ve çalışma gerektirenler filan.

görünen o ki: siz mantıklı bir planla karşısına gider, sıkı çalışlırsanız tezinizi verirsiniz. ama çok ayıp etmişsiniz orası doğru. böyle durumlarda ne kadar olumsuz olursa olsun durumunuz, arayıp, mail atıp haber vermek en önemli şey.

Doktora tezi 6-7 ayda çıkmaz da onun için öyle söyledim. Siz tezinizi bırakmayın, yarın hocanın karşısına hazırlıklı ve onunla çalışmaya istekli bir sharon olarak çıkın :)

yeteneğini sağ duyumla burdan ölçemem ama eğer varsa ud zor değil. müzik kulağın var mı, varsa enstrüman çalma kabiliyetin var mı, o da varsa hangi tip enstrümana daha için akıyor bunlar önemli. ben bi ara çalmaya başlayıp öeeh deyip bırakıp klarnete başladığımda budur demiştim mesela. nefesliymiş benim olayım. bilen birinden yardım almadan da ne enstrüman almaya ne de kursa yazılmaya falan kalkma sakın. ortalık çakal dolu. :)

daha önce telli bir enstrüman çaldıysanız şanslısınız. benim ud deneyimim oldu, öğreniş açısından epey basit geldi bana, ancak pratik yapmak lazım tabii lezzetli çalmak için. yalnız işte şu da var, babam ud dersleri veriyor, kimi öğrencisi güzel çalabilirken kimisi hala tıngırdatıyor az az. tamamiyle size kalmış yani.

onu ben de biliyorum bir çok kadında var yapacak bir şey yok niye aldırmıyorlar emin değilim tabi.

abi çok kötü görüntü oluşuyo ya. uygun bi dili yok mudur bunu açıklamanın abicim ?

Zülüf oluyor o.

Valla alıngan biriyse ne söylersen söyle alınır. Bence "zülüflerini aldırsan daha güzel olursun" tarzı bir yaklaşım en makbulü olacaktır.

biraz alıngan birisi hocam ya. daha nazik bi yaklaşım lazım sanki.

çok dikkatli ol söylerken. valla ben 17'imde 20'lik bir kız'a git sakallarını kes hacı, gibilerinden bir şey söylemiştim. kız nerdeyse ağzıma sıçıyordu.

bu hatunların alayı dert abicim.

bence onu okşar gibi yap, oralara da dokun. mesaj yerine gidecektir.

facebookta fake hesap aç, mesaj at

yahu hayallerini süsleyen kadının favorisi varmışmış da soğumuşsun. ne kadar saçmaymışsın yahu? eskiden insanlar hoşlandığı kız için ne yapabilirim diye düşünüyordu, şimdilerde ise x kusurunu nasıl yokettirebilirim. fotoğrafını çek kızın, photoshopta düzelt favorisini, elizabete devam et. yuh ya.

Neden internet değil? neden voip değil?

Ben hep uluslararası görüşeceğim zaman voip'le görüşüyorum.

zira gidecek kişinin her an internette olma gibi bi şansı yok ne yazıkki. gönül isterki voip olsun

ben yazın mobile world kullanmıştım, almanya'dan türkiye'yi en ucuz tarifeden arayan şebeke oydu. oradan alması gerekiyor tabi. türk hatları maalesef almanya'da hiçbir avantaj sağlamıyor.

super sim diye bir sey vardı.google it.teknik detayına girmiycem.belki girerim sonra.

ayyildiz diye bi bok var, 15 centmis.
benim o2 ile kontratim var, tr sabit hatti homezonedan 9cente ariyorum, cebi de 25 cente. ama 2 yillik kontrat yapiyorlar. tabi isi bitip trye donerse odemesine gerek yok butun aylari.

Voip programı cep telefonundan kullanılabiliyor.

vodafone'un vodafonelulara her ay 500 dakika bedavası var. aynı şekilde vodafonelu da türiyeden tek dünya tarifesiyle almanyayı dakikası 1 kontöre arayabiliyor.

ışık hızında aynaya bakmak
ışık hızıyla giden aracın farı açılırsa olacaklar
buralardan başlayabilirsiniz, eğer henüz okumadıysanız =)

@kobuzchu kiz teşekkürler Okudum ancak doğru bilgiyi seçmekte zorlanıyorum. o yüzden de net cevabı soruyorum, fizikçiler bunu nasıl açıklıyor.

sadece ışık hızının üst sınırı oldugunu bilerek yaptığım açıklamalar ;

1. ışık hızında giderken senden çıkan ışınlar aynaya sonrada sana gelicek ama sen ve senden çıkan ışık aynı hızda oldugu için göremezsin.

2. aynı nedenden göremezsin. ışık hızının üst limiti vardır.

fizikçiler bunu bilmiyor, belli teorileri var.
huleyn cevapları söylemiş.
ışık hızına çıkmak da pek mümkün diil teoride.
ama sana vimanaları incelemeni önerebilirim hehehe beden ışık hızına erişemiyor ancak düşünce erişebilir.

pratikte ışık hızına çıkmanı mümkün değilse de soruları teoriye göre cevaplandırıyorum.

1. ışık hızıyla giden bir arabada sizden çıkan ışınlar ile önünüzdeki ayna aynı hızda hareket edeceğinden ışınlar aynaya varamaz, dolayısıyla kendinizi göremezsiniz.
2. aynı mantıkla, ışık hızına çıktıktan sonra farları yakarsanız, o ışıklar arabadan hızlı olamayacağı için aracın önüne geçemez, dolayısıyla yine göremezsiniz.

Tezin yazarı halen akademisyense e-mailinden ulaşın. Hem sevinir garip tezim okunuyor diye :) E-mailini bağlı bulunduğu bölümün sayfasından veya yazdığı makalelerden bulmanız mümkün.

akademisyen değil maalesef, öğretmenmiş. hiç de bir yere göndermemiş tezini.

Hangi ildesiniz ki? Ankara'da (bkz: Shades) var.

kudurmuş vahşi bir yaratık ne ya? kedi bu, elbette avlanacak!
sırf hediye getirmek için avlanmıyor hayvan, genelde iki av yakalıyorsa birini eve getirir, o da size hediyedir.

etinden mamasına kadar kaç tabak yemeği var her gün. avlanmasın ya, alt komşunun muhabbet kuşunu yemiş! kudurmuş kudurmuş.

heyecan arıyor sizinkisi! :D

(bkz: ağzında fareyle dolaşan kedi )

bizimki camdan içeri fareyle gelmişti sağ olsun. o zamanlar merak etmiştim ben de bunu. ama henüz kesin olarak bilimsel bir açıklaması yok bu davranışlarının. bir araştırmacıya göre kediler sahiplerini kendi sosyal gruplarının üst sıralarında görüyorlar ve avlarını onlarla paylaşıyorlar. başka bir görüşe göre de insana avlanmayı öğretmeye çalışıyorlar veya insanı beslenmesi gereken bir yaşlı kedi/güçsüz kedi yavrusu gibi görüyorlar.

"One poorly understood element of cat hunting behavior is the presentation of prey to human owners. Ethologist Paul Leyhausen proposed that cats adopt humans into their social group, and share excess kill with others in the group according to the local pecking order, in which humans are placed at or near the top.[125] However, anthropologist and animal scientist Desmond Morris, in his 1986 book Catwatching, suggests that when cats bring home mice or birds, they are teaching their human to hunt, or helping their human as if feeding "an elderly cat, or an inept kitten".[126] However, this proposal is inconsistent with the fact that male cats also bring home prey, despite males having no involvement with raising kittens.[121]"

en.wikipedia.org

Şimdi çok fena atmış gibi olmayayım kafadan, ama bir yerlerde okumuştum: eğer kediyi küçüklükten edinirsen, seni kafasındaki ebeveyn yerine oturtuyor. Dolayisi ile sahiplerine bir seyleri avlayip getirmeleri hediyeden daha cok 'bak, aslinda ben de ise yarar, sahane bir seyim' demek gibi, ya da kucuk cocugun anne/babasina karnesini gururla gostermek istemesine ve/veya kardesi olunca ne kadar super oldugunu kanitlamaya calisacak hareketlerde bulunmasina benzetebilir.

Karninin tok, altinin kuru olmasinin bu hareketi engelleyecegini pek sanmiyorum. Alismak, hatta 'afferim' falan demek lazim.

aferin dedikçe dahada azıtıp daha fazla fare kuş filan avlayım getirmesin bu mendebur :)

fakat anne ve babanın onu kıskandırmak için oyuncak kedi satın alıp evde oyuncakla ilgilenmesi? bence kediniz size akıllı olun ben yırtıcı bir havyanım mesajı vermek istiyor. :D

Neyse, yapacak bir şey yok. Kardeş bu atsan atılmaz satsan satılmaz.

komşunuzun kuşuna yazık olmuş ama avlanmak onların içgüdüsü, azmış kudurmuş manyak bir hayvan olduğu için değil doğası gereği yapıyor bunu, kızmayın. sokak yüzü görmemiş kedi de avlanıyor ev ortamının imkanları dahilinde sinek, böcek allah ne verdiyse. avladıklarını eve getirme konusunda ben hem hediye etme hem de kendini ispatlama çabası olarak görüyorum bunu. misal annemin kedisi bir gün içinde beş tane hamamböceğini behçeden avlayıp avlayıp anneme hediye (!) etmişti. annem en son delirip bağırıp çağırmaya başlayınca hediyelerin arkası kesildi. kesin kıymetbilmezler diyip bir güzel sövmüştür içinden.

mikrodalga fırını varsa bence cok güzel bisi :)

www.bunlardanistiyorum.com

i buddy al eğer msn kullanıyorsa. msn oyuncağı çok güzel bişi.

bunlardanistiyorum.com

calvin klein euphoriamı ne öyle bir parfüm vardı. ablam kendisine almış daha kutusunu açmadan çalıp kız arkadaşıma hediye etmiştim. kızcağız bayıldı tabi bu inceliğime ve parfüm seçimim konusunda beni tebrik etti. tavsiye ederim güzel parfümdür ben de kokladım baya güzeldi parfüm. 140 ytl yazıyordu fişinde, fazlasıyla eksiğiyle böyle birşeydi, tam hatırlamıyorum aslında. öğrenciyim demişsin o yüzden bu tavsiyeyi verdim, yoksa mini cooper falan al diyecektim.

www.bonnyfood.com

kesinlikle çok eğlenceli.

powerball al :)

parfüm düşünürseniz, bu ara strawberry indirimleri coşmuş durumda, mesela:

ckin2u 100 ml: 44 lira (türkiyede 110 lira civarı)
ckin2u heat 100 ml: 38.5 lira

ya da burberry touch 50 ml 52 lira (türkiyede 115-173 arası)
burberry weekend 100 ml: 63 lira. (türkiyede 140 civarı)

böyle de detaylı bilgi veririm (yaş itibarı ile, genç birine yönelik kokular yazdım)

onun hobileri sevdikleri neler? onlardan bir şey alabilirsin.

www.hediyeyarat.com

www.hediyeleradasi.com
Süper fotoğraflı, kişiye özel, isimli orjinal hediyeler var. Kesin bakın derim.

Oncelikle hocanizi kiniyorum. Kendi isini size yaptiriyor. Tez sahibine de ne kadar ayip ayrica.
Benim gordugum raporlarda oyle ozel ve kati bir format yoktu. Bazi enstitulerin oyle sacma sapan sablonlari oluyor ama oyle bir sey de yoksa elinizde hic ugrasmayin zaten. Basit bir mantikla, sirasiyla bolum bolum fikrinizi yazip, sonunda da genel bir degerlendirme yapsaniz yeterli olur gibi.

case study diye aratsan google da acaba örnek bişeyler çıkar mı :)

sözü geçen şablonlar itü'nün öğrenci işleri sayfasında olmalı diye biliyorum.

:) merak edilecek bir şey yok hocanın bize bir iş yaptırdığı yok. istediğimiz herhangi bir tez olabilir bu seçeceğimiz.

örneğin, karşı taraf bilgisayarda film izliyordur. msn otomatik meşgule alır. siz bir ileti gönderince msn ses yapmaz sadece sarı ışık yanar ve pencere açılır. bu kişi 1 saat sonra filmi bitince masaüstüne dönmüşse sizin konuşma pencereniz açık olmayabilir aşağıda da 1 saat sonra ışık yanmaz. bu nedenden ötürü görmemiş olma ihtimali de vardır.

bazen sana ileti gönderilemedi uyarısı gelmeden iletin gönderilememiş olabiliyor. abuk microsoftun abuk msn'i işte. bazen bağlantı sorunlarından dolayı çıkış yaptıktan sonra baya bir süre online görünebiliyorum mesela. görmüş ve sallamamış da olabilir, biri hakkında aniden yargılama yapmak için yeterli kriter değil, ama ihtimalleri görmezden gelme derim ben =)

bence orda kötü şeyler ara .

ben bunu hep yapıyorum :) örneğin durumum meşgul (ya da away) zaten muhtemelen cevap vermem, o ara aklıma eser iletimi değiştiririm, aynı anda da kimler ne yazmış diye bakar, önemli değilse "zaten meşgulum" diye cevap yazmam kapatırım pencereyi. sonra da çıkar giderim ederim. mesela bu karşıdaki kişinin o sıra yazdığınız şeyi önemsemediği anlamına gelebilir pek tabii.

öte yandan, yeterli veri yok elimizde =)

benim başıma çok kez geldi. hemen karşı tarafdan şüphelenme derim.
mesela arkadaşım bana mesaj yollamasına rağmen bana kaç defa gelmediğini biliyorum. hemen günahını almayın milletin :)

dün bişi öğrendim. msn plus yüklü ise hesabı kitlemek gibi bişi varmış. yani msn açık ama karşı tarafın yazdıkları gelmiyormuş. arkadaşa mesaj attım cevap gelmedi. başka taraftan bişiler yazınca sordum msn den niye cevap vermedin diye. dedi böyleyken böyle.

ha olayın arkasındaki mantığı anlamadım. saçmalık.

velhasıl bu sanal hayat berbat. çok takmayın. gerçek hayattaki olaylar bakmak lazım. gerçek hayatta tanışana kadar puan vermeyin.

benim de başıma geliyor bu. meşgul olduğum halde ileti gönderiyorlar, ben ise biliyorum ki o iletiye cevap versem bir sonrakilere de vermek durumunda kalacağım. o yüzden hiç vermiyorum. işim bitince de offline olup bir yere yetişmem gerekebiliyor. siznki de böyle olmuş olabilir.

www.youtube.com tom jones olabilir mi? lyricsinde make my memories geçiyor.

Tom Jones'tan "Seasons" diye tahmin ediyorum. Biraz daha araştırınca onu buldum. Az sonra öğreneceğim:))

cepa mudo concept ise tom jones evet.orda hep tom jones a denk geldim ben

Evet evet, Tom Jones çıktı:))

doğru mu bilmiyorum ama ben genelde ele alıştırmaya çalışıyorum. yani parmağımı ufak ufak hareket ettirip önce parmağa sonra elime alışmasını sağlıyorum, sonra kafesin içine elimi sokup göğsüne parmağımı koyup üzerine bindiriyorum, öyle öyle alışıyor. tabi kafesin dışına çıkarmak en önemli unsur. kapısı devamlı açık olursa o kafasına göre girer çıkar, kafanıza falan konar ama dediğim gibi başka güzel/doğru yöntemler de olabilir.

tabi ki niyetim ilerde kafesin dışına alıştırmak kendisini ama şu anda çıkarsa neler yapacağını bilemiyorum, panikle sağa sola çarpabilir yaralanır diye korkuyorum.
kafesin içine el sokunca çok korkuyor, o yüzden kafesin tellerini tutunup durduğu zamanlarda kafesin dışından gagasını falan okşuyorum, bazen izin veriyor kaçmadan ama bahsettiğiniz şeyler henüz bana çok uzak geliyor.

öncelikle kuşun rengi çok önemli. mavi kuşlar daha yabani olur zor alışır en iyisi sarılı yeşilli olanlar.
kuşla empati kurun, sizi öyle 7 yaşında bir kafese koyup bir eve getirseler, başınızda üç kişi sürekli izlese dokunsa filan korkmaz mısınız? :)
bu kuşların çok bayıldığı mamalar oyuncaklar var. onlarla yavaşça yaklaşarak, ürktüğü an uzaklaşarak onu alıştırabilirsiniz. kediler tabi memeli olduğundan anlaşmamız daha kolay,hareketlerini daha rahat tahlil edebiliyoruz. kuşlar çok sabır gerektiriyor. kendiliğinden ürkek bir hayvansa daha da sabırlı olmalısınız. kimisi de insanlarla öyle özel ilişkiler kurmuyor hiç bir zaman. onu da öyle kabullenmek gerek.

kuşunuzu akşam olunca sessiz ve karanlık bir yere koyun mutlaka. sizinle televizyon başında durmasın, geceleri rahat bırakın. gündüz camın önüne getirin etrafı izlesin.

bir de ötmesi için şunu deneyin.
işaret ve orta parmağınızı birleştirip yatay olarak dudaklarınıza koyun. şimdi bir yandan öper gibi yaparken bir yandan da parmaklarınızı hafifçe ileri geri oynatın. genelde işe yarar. :)

merhabalar. benim de muhabbet kuşum vardı, 13 yaşında geçen sene kaybettik. yumurtadan ayırtmıştık, tüyleri çıkınca almıştık. bizimkisi de ürkekti hatırlıyorum. sürekli koynumuzda ısıtıyorduk onu. annem ve babam kazaklarının içine girmesine izin veriyordu. daha sonra büyüyecek ve alışacak zaten. ilgilenmeniz lazım ama şımarık bir kuşunuz olsun istiyorsanız. bizimki dişiydi, 5 ay sonra ilk cicikuşunu dedi. sürekli konuşuyorduk onunla. bence kızınıza anlatın bu durumu, anlayışla karşılayacaktır. daha sonra zaten alışacak size, kokunuza. sizin yediğiniz yiyeceklerden yiyecek (makarna çok severler). bir bakacaksınız ki evin bir bireyi olmuş. sonra cakcakcak ötecek.. canım benim. çok özledim ben cicikuşumu :'(

unutmadan, zil filan takın kafesine. bir de ayna. yalan o kafeste ayna olunca kuşun konuşmaması. dışarısı için acele etmeyin. sakin ortamlarda yavaş yavaş izin verin. etrafta çok cam çerçeve yoktur umarım. o dışarıdayken (bir odada gezmesine izin verin ilk başta, odanın kapısı kapalı olsun misal sizler de o odadayken) çok peşinden gitmeyin. özgürleşsin size güveni artar.

kuşumuz mavi, adı da boncuk, pek de sevimli bir şey bu arada.
tüm yanıtlayanlara teşekkürler, daha sabırlı olacağız bu durumda, zil falan almamıştım alırken, bu akşam gideyim ona da bir hediye alayım.
@sharon and hope, cicikuşun için de çok üzüldüm, bilirim kaybetmenin nasıl bir şey olduğunu...

burada insanların anlattığı kişisel deneyimlerden yola çıkmak pek doğru olmayabilir. muhabbetkuşu.org'da çok daha sağlıklı ve ayrıntılı bilgiler bulabilirsiniz.
mesela:
www.muhabbetkusu.org

şu son linkteki çift kuşları görünce bu cevabı da yazmaya iyice ikna oldum.
bir eş alsanız acaba nasıl olur?

ben elime alıyordum kafese sokup bayağ korkuyordu başta, sonra alıştı.
ayrıca bi öneri muhabbet kuşlarıyla ilgili, eş alıcak falan olursanız eşini siz seçmeyin, dişiler beğenmediyse erkeği kafasına vura vura öldürüyor.

Her türlü şiddet tanımı. fiziksel, duygusal, psikolojik, yapısal. vs vs vs.

şöyle tanımlanmıştır ; bir kişiye halen hissedeceği bir kötülük, tecavüz icrası suretiyle, bu veya bir üçüncü kişinin iradesi ve davranışları üzerinde zecri bir etki meydana getirilmesidir.

zecri : zorlayıcı

buradaki "tecavüz" halk arasında genel anlamda kullanılan cinsel anlamdaki tecavüz değil, zorlama, birşeyi yapması için güç kullanma şeklinde anlaşılacaktır.
ceza hukukunda cebir ve şiddet kelimeleri aynı anlamda kullanılmaktadır. Esas itibariyle de aynı anlamdadır zaten. Cebir, suçun unsuru bakımından değişiklik göstermektedir. Bazı durumlarda suçun doğal bir unsuru olmakla birlikte bazı suç tanımlamaları bakımından ağırlaştırıcı bir neden olarak da karşımıza çıkabilir (örnek1). Tanımda "..halen hissedeceği bir kötülük..." deyimiyle duygusal anlamdaki şiddete işaret edilmektedir. Hal'en, yani hal hatır sorarken kullanılan "hal" kelimesi kastedilmektedir.

örnek 1 : Örneğin cebir yağma(gasp) suçunun unsurudur.hırsızlık suçunu cebren işleyen kişi hırsızlık + müessir fiilden değil gasp suçundan ceza görür.


umarım yeterli açıklayabilmişimdir. eksik olan noktalar varsa yazabilirsin.

teşekkür ederim, peki verdiğiniz tanım birebir midir? kitap tanımı mıdır? maddesi vssi var mıdır? kaynakça belirtirseniz sevinirim.

Türk Ceza Kanunu'nunda bildiğim kadarıyla şiddet'in bir tanımı bulunmamaktadır. Ceza Kanunu'nda cebir suçunda bile cebirin tanımı yapılmamışken, şiddet gibi çok genel bir kavramın tanımını yapmasını beklemek de mümkün değil ne yazık ki...

Muhtemelen sayın meslektaşım da şiddetin doktrindeki tanımından bahsediyor. Ancak cebir ile şiddetin aynı anlamda kullanıldığına dair yorumuna katılmam mümkün değil. Zira, cebir zorlama anlamındadır çoğu zaman, şiddet ise, eylemin subjesine acı çektirmeye yönelik her türlü hareket olarak tanımlanabilir kabaca... Umarım yardımcı olabilmişimdir.

Hayır, harç miktarı açıklandığında sizde 1. öğretim şeklinde görünüyor, ona göre gidip yatırıyorsunuz. Orada bir sürpriz olmuyor.

ablam oyle okudu sadece ilk donem harcını tam yatırıyorsun diger donemler 1.ogretim harcını odedi sadece.tabi her donem %10 da olacaksın diye biliyorum.

marmara üni iibf için konuşuyorum bizim bölümdekileri öğrenci işlerinde görmüştüm "1. öğretim harcı için dilekçe veriyoruz" demişlerdi ama tam bilmiyorum ben paşalar gibi 2. öğretim ödüyorum :)

@ sharon and hope: gerçi evet, bankaya gitmeden önce miktara bakıldığı için bilgisayar karşısında sürpriz olması daha muhtemel

son sene ortalamasına bakılıyor bizim okulda ve alttan hiçbir şekilde kredisiz bile olsa ders olmaması gerekiyor. genelde pek beklemiyorlar bölüm makina mühendisliği olduğu için diğer bölümlere göre gayet düşük ortalamalarla girenler oluyordu o yüzden sürpriz oluyordu.

gay mekanı orası. diye biliyorum

city, corvus, crow var galiba o binada. crow olabilir o. pek de kötü yerler değil ya o binadakinin hepsi hemen hemen aynı.

crow

crow değil, crow un bir altı, corvus un bir üstü, city nin 2 üstü oluyor galiba..

tutti's diyorum. ama corvus uda crow u da hayatımda ne gördüm ne de duydum.

evet doğru cevap tutti's miş tebrik ve teşekkür ediyorum..

var.
(bkz: overall)

overall da ortam berbat ama gitme bence

nasıl bir yer ki overall?

kop kop bir yer. perşembe akşamlar karaoke gecesi..

Minnas! tek geçerim:
www.minnasbistro.com

karaoke için en süper yerdir ankaradaki, defalarca tarafımızdan test edilmiştir :) cuma-cumartesi akşamları karaoke, ama erken yer ayırtmak gerekiyor, küçük bir yer, hemen dolar...

perşembeleri tekila hediyeli olarak narquillada yapılıyor

minesera'da glenhill pub var. perşembeleri oluyodu.

yök'ün sayfasına üye olun, ilgili izinli tezlere bakın. belki aradığınız türden bir çalışma vardır.

tez2.yok.gov.tr